8 Mart 2012 Perşembe

Sadece Yatağıma Girip Çıkmadılar mı?

   Neydi beni benden alan, içimdeki sesi susturan ve bedenime bu zulmü yaptıran.
   
   Her seferinde suçlamadık mı şeytanı, yine bizi kandırdı diye. Günahlarımızın bedelini ödemekten korktuğumuz için değil miydi, bu dünyada şeytana yüklediğimiz günahlarımız. Eninden sonunda öğrensek de, hiç bir zaman kabul etmedik mi bizdeki şeytanı? İçimizdeki ses bize her zaman yapma derken, vücudumuzun esiri olmadık mı?  Tüm soruların cevapları bizdeyken, yaşamadık mı bütün bunları?

   Zaman geçiyordu, birileri bu dünyaya gözünü yumarken, birileride yeni açıyordu gözlerini. Ne kadar garipti değil mi dünya, gözümüzü açarken hiçbir şeyden habersizdik. Şeytana bile günah yükleyecek kadar kirleneceğimizi nasıl bilebilirdik. Bebekken iç sesimizle hareket eder, insanların söylediklerini algılamaya çalışırdık. Zamanla insanlarla yetinmeyip, kendimizi anlamaya başladık ve zamanla kendimizi de geçip, dinleyecek bir şeyler kalmayınca, bedenimizi dinlemesini başardık. İyi olmayan bir başarıyı kazandık. Bedenimizin bitmek bilmeyen esareti altına girmiş bulunduk, içimizdeki sesin mezara kadar bizimle geleceğini bile bile. Ömür boyu o sesin bize vicdan azabı çektireceğini bile bile. Hiç bir zaman ölmeden ölümün nasıl bir duygu olduğunu anlayamadık. Bu yüzden de vücudumuzun esiri olmadan da bunu anlayamayacağımız gibi. Geri dönüşü yoktu, tıpkı ölümden dönülmediği gibi. 

   Bir kere girmiştik vücudumuzun esareti altına, ruhumuzdaki o ses beni görmezden gelemezsin, bensiz bir bedeni bedenine dokunduramazsın dedikçe, bilerek yapmadık mı? Dönüşü yoktu artık, ruhumuzu teslim etmiş bedenimizin yaşamasına izin veriyor, onunla mutlu olmaya çalışıyorduk. Ansızın yatağımıza birilerini alıyor, o ani hızla birilerini çıkarıyor, sözde geri gelmeyecek olan gençliğimizin tadına bakıyorduk. Nasıl olsa zamanı geldiğinde, bütün pişmanlıkları yaşayacak, şeytana yüklediğimiz bütün günahların bedelini ödeyecektik. Böylece gittiğinde geri gelmeyecek olan gençliğimizin tadına varıyorduk. O kadar hızlıydı ki bedenime başka ellerin değmesi, birileri kimseye dokunmadığını söylediğin de, onlara asla inanmadık kendimizi onun yerine koyarak. Bazen yanımızda horul horul uyuyan biri varken, düşüncelere dalar neden bu benim yanımda yatıyor diye kızmadık mı içimizde ki pişmanlıkla. Her bedenimizi rahatlattığımız da, içimizdeki sesin bir adım daha sesini kısmadık mı? 

   Bütün bunları küçücük bir sayfaya sığdırıp, yine devam etmeyecek miyiz böyle gelip böyle geçen devrana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder