Masumdu bir zamanlar, iç sesinin bir gün bütün hayatını esir alacağından habersiz.
Doğunun bir şehrinde dünyaya gelmişti
Mehmet. Doğu da sadece yaşam standartları değil, insanların otoriteleri de
sertti. Ailesinin geçim sıkıntısı, bütün çocuklarına yansımış ve var gücüyle
çalışmak, en büyük zamanlarını almış Mehmet'in. Daha çok küçük yaşlarda
annesini kaybetmiş. Hayatın ona oynayacağı en büyük oyunların birincisini, daha
4 yaşında yaşamıştır. Üvey anne elinde büyümek zorunda olan bir erkeğin
benimseyeceği gibi, oda gücü benimsemiş ve yıllarca bunun için savaş vermiş.
Küçük yaşta paranın gerçek yüzünü görüp başlamış çalışmaya. Bütün arkadaşları
oynarken sakız satmak ve hayal ettiği gücü kurmak için çabalayıp durmuş. Kendine
ve ailesine rahat bir hayat sürdürmek için. Babasının durumu iyi olmasına
rağmen hep bir burukluk, bir kırgınlık kalmış. Babasından o kadar korkar ki
Mehmet, bu kırgınlığı kendine bile itiraf edemez hayatı boyunca. Zamanla
babasının durumu, iyiden iyiye gitse de o kabul edemez babasının bu kadar iyi
durumda olmasını ve her zaman ben iyi olacağım diye savaş verir. Tam kazanmaya
başlarken, bir trafik kazasıyla hayat büyük bir oyun oynar Mehmet'e. Bir sene
boyunca kazandıklarını harcamak zorunda kalır, hastalığının iyileşmesi için.
Sonunda anlar ki babasına kızması, onun için hiç bir zaman hayırlı
olmayacaktır. Babasıyla beraber çalışmak için, ellerini öper babasının ve baba
oğul çalışmaya başlarlar.
Yaşı
gelmiştir artık Mehmet'in aşk denen duyguyu tatmaya. Fakat kafasında kurduğu
aşkın bulunduğu sınırlar içerisinde olmadığına inanır ve başka bir şehirden bir
kız ile tanışır. Kıza o kadar aşık olur, o kadar çok sever ki; yaşadığı
cinselliğin onlar için hazzı mükemmel olur. Sonunda aşkın tek seferde onun
olacağına inanıp, hayatına bir daha kötü bir oyun oynamayacağına inanır.
Sevgilisi hamile kalır, bu oyunun başlangıcı demektir oysa. Üniversite
öğrencisi sevgilisi, anne olmak için zamanı olduğunu düşünerek kabul etmez,
Mehmet'in daha dünyaya gelmemiş çocuğunu. Mehmet bir şeyler yapmak, çocuk dünyaya
gelmek zorundadır. Çünkü Allah'ın ona verdiği bir lütuftur. Fakat sevgilisi
Mehmet'ten habersiz kıyar karnında ki cana. Mehmet, tekrar hayattan bir darbe yemiş,
aşk denen şeyin bir daha asla kalbine girmemesi içi mühürlemiştir bütün
bedenini. Sevgilisinin bu davranışı, onu kadınlardan soğutmuş hayatına bundan
sonra kadın sokmayacağına dair söz vermiştir.
Aradan yıllar geçmiş, Mehmet hayatın ona
oynayacağı oyunları bekleyerek bulmuş kendini. İstanbul'a yerleşmiş, kendini
burada ki pisliğin içine öyle dalmış ki; artık hayatın oyunlarıyla dalga
geçiyor, insanlarla o oyun oynamaya başlamış. Oysa ki, kendi memleketinde kirli
oyunlar bilmeyen insanlarla büyüyen Mehmet, bu kadar kötü bir dünyanın
olacağını nerden bilebilirmiş ki…